Nazım Hikmet Ran ve Piraye 

Aşkın içimizdeki ateşi, gün geçtikte bir yanardağ gibi alev alev yanmakta. Bu alevler arasında bir damla su gibi içimize serpilen bir şair Nazım Hikmet Ran. Türk edebiyatı şairleri içerisinde bir elmas gibi parlar ve onun hikayesi bir şairin değil tüm toplumun hikayesidir aslında. Aşk ve toplumsal bir çok konuyu kaleminin akıttığı mürekkepler ile kağıda işleyerek bizleri büyüler. Aşk onun için sıradan bir şey değil, yüceltilmesi gereken bir duygudur. Şiirlerindeki sözleri, bizlerin kalbine işleyen ve sarıp sarmalayan bir sarmaşık gibidir aslında. Sadece iki insanın duyduğu derin duygular değildir şiirlerinde aktarılan, aksine toplumsal bir aşkı da, insanın toplum ile yaşadığı ilişkileri de kağıdına döker. Nazım Hikmet Ran, kaleminden çıkan her kelimede bizleri derin bir aşk yolculuğunun içine çekmeyi hiçbir zaman ihmal etmiyor. ‘‘Aşk’’ kelimesini kalbimizde heyecanla hissettiğimiz her saniye aklımızın bir köşesinde onun ismi kendini hatırlatıyor. Toplumsal olaylara isyanı ile de adını sıkça duyduğumuz şair bu normlara uymayıp ‘‘kuralları yıkan şair’’ olarak da biliniyor. Birine aşık olduğumuzda hissettiğimiz o coşkulu duyguları her satırda kalbimize dokunur. Nazım Hikmet şiirleri aşk üzerine yazılmış en güzel şiirlerdendir diyor şiir sever birçok okur. O, satırları okurken kalbimizde çiçekler açtıran, midemizde kelebekler uçuran, yüzümüze usul usul narince rüzgar estiren bir şair olmayı başarıyor.’’Piraye’’ ismini tanımamıza sebep olan bu muhteşem şair bizlerin kalbinde adeta büyüleyici bir taht kurmayı başarmıştır. 

Nazım Hikmet Ran ve Piraye Aşkı Nasıl Sona Erdi?

Nazım Hikmet, seni sevmek güzel şey şiiri ile birçok kişinin kalbini fethetmiştir. Piraye ile dillere destan bir aşk yaşıyor Nazım, fakat birgün bu aşka büyük bir gölge düşüyor. Gece Gelen Telgraf adlı eseri için toplatma kararı alınıyor ve ardından Nazım Hikmet tutuklanıyor. Böyle olunca günümüzde okuyucuların kafasında birçok soru yer alıyor. Bunlardan birisi Nazım Hikmet şiirleri yasak mı? Bu sorunun cevabını ise şöyle verebiliriz aslında; Türkiye’de 5 adet kitabı yasaklanmıştır. Tutuklandıktan sonraki süreçte, içerideyken bile Piraye’ye aşk dolu mektuplar göndererek sevgisini ona anlatmayı ihmal etmiyor. Gün geliyor ve hapis hayatı bitiyor böylelikle mutlu bir birliktelik devam ediyor. Altı ay sonra Piraye ile evlenip mutlu hiç bitmeyeceğini sandığı bir yolculuğa çıkıyorlar. Mutluluk dolu bu yaşantıya birgün kara bulutlar çöküyor. Komünizm propagandası yapmakla suçlanan ve tam tamına 15 yıl hapis cezasına çarptırılan Nazım Hikmet, Piraye’den ayrı yıllar geçireceği 12 yıllık mektuplaşma sürecine giriyor. Aylar, yıllar geçiyor, Piraye'yle Nazım kalplerindeki bu aşkı ve özlemi mektuplarla bastırmaya devam ediyor. Piraye Nazımın’a kavuşacağı günü ip ile çekiyor, Nazım da aynı şekilde kavuşacağı günün hayali ile kendini avutuyor. Ama aşk bir süre sonra yerini başka birini sevmeye bırakıyor ve Nazım başka bir kadına aşık oluyor. Nazım bu sefer maalesef aşk dolu olmayan bir mektup ile Piraye’yi terk ediyor. Bu mektup genç kadın için adeta bir yıkım oluyor. Yıllar geçiyor ve hiç beklenmedik bir şey yaşanıyor, af kararı alınıyor. Piraye’yi başka bir kadın için terk eden Nazımı’da, hapishaneden çıkamayacağını düşünen bir diğer aşkı terk ediyor. Nazım hayatının aşkı Piraye’yi terk ettiğine pişman oluyor ve ‘‘Piraye gel sana muhtacım’’ dizeleri de böylelikle kalemden akan mürekkep ile birlikte kağıtla buluşmuş oluyor. Fakat onlarca mektuba karşılık hiçbir yanıt alamıyor. Nazım grevler yaparak Piraye’yi duygusal anlamda etkilemeyi başarıyor ve onu görmeye gelmesini sağlıyor. Bu karşılaşmadan sonra aynı duygular ile devam etmeseler de mektuplaşmaya bir süre daha devam ediyorlar. Nazım’ın durumu gittikçe kötüleşiyor, af çıkacağını ümit ederek tekrardan Piraye’yi aldattığı kadın ile görüşmeye devam ediyor. Piraye birgün duygularına yenik düşüp Nazım’ı görmeye gittiğinde gördükleri karşısında büyük bir yıkıma uğruyor. Nazım’ın eski aşkı olduğuna inanmak isteyen Piraye artık karşısında onu aldatan, yalan söyleyen birini görmeye başlıyor. Yeterince hayal kırıklığına uğrayan Piraye bir daha asla Nazım’a geri dönmemeye yemin ediyor. Nazım Hikmet ile ilgili kalbinde ne varsa susuyor ve duygularını gömme kararı alıyor.

İşte böylelikle ‘‘Piraye öldü aşkından ama yine de dönmedi Nazım’a’’ sözü hafızalarımıza ve kalbimize kazınmış oluyor.